27 Şubat 2014 Perşembe

Dünyanın bilinen ilk eşcinsel erkeği

5 bin yıllık erkek iskeletinin eşcinsel bir mağara adamına ait olduğunu ortaya çıktı


Daily Mail’in haberine göre, Çek Cumhuriyeti’ndeki kazılar sırasında bir mezarda bulunan ve M.Ö 2900 ile 2500 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen mağara adamının bilinen ilk eşcinsel erkek olduğu tespit edildi. 

Buluşu gerçekleştiren arkeologlara göre, o devirde ölen erkekler geleneksel olarak vücutlarının sağ tarafı üzerinde yan yatırılarak ve yüzleri batıya bakacak şekilde gömülüyordu. Arkeologlara göre, kadınlar ise sol taraflarının üzerine yatırılıyor ve yüzleri doğuya bakıyordu. 

Çek Cumhuriyeti’nde bulunan mağara adamı iskeletinin kadınlar gibi sol tarafına yatırılmış ve yüzü doğuya dönük halde bulunduğunu bildiren arkeologlar, buradan yola çıkarak iskeletin eşcinsel bir mağara adamına ait olduğunu saptadı. 

Uzmanları bu sonuca götüren ikinci bir kanıt da, iskeletin yanında bulunan malzemeler oldu. Bilim insanlarına göre, erkekler Taş Devri’nde taştan yapılmış balta veya bıçak gibi silahlarıyla gömülüyordu. Cesedin yanına ayrıca, öbür dünyada kullanması için yiyecek ve içecek bırakılıyordu. Kadınlar ise, hayvan kemikleri ve dişlerinden yapılma kolyeleri ve yumurta şeklindeki yemek kaplarıyla gömülmekteydi. 

Çek Cumhuriyeti’nde bulunan “gay mağara adamının” yanında hiç silah olmadığı gibi, sadece yumurta şekilli kap kacak bulunduğu bildirildi. 

Arkeolog ekibinin başında bulunan Kamila Remisova Vesinova, o dönemde cenazelere büyük önem verildiğini belirterek, bu olayın bir tesadüf ya da yanlışlık sonucu meydana gelmesinin imkansız olduğunu vurgulayarak, “Bulgulara bakarak, bu mağara adamı kesinlikle ya eşcinsel ya da travestiydi” dedi. 

Kendine önyargılı lezbiyen;

Yeşim T. BAŞARAN / ANKARA

Daha önce “lezbiyen”den anladığımın, aklına bir şekilde kadınlar düşmüş kadın, olduğunu anlatmıştım. Bir kadının erkeklerden de hoşlanıyor oluşu, kendine lezbiyen demeyişi, kadınlara ilgisini tanımlayamamış olması, bunların hiçbiri “lezbiyen” tanımımın dışında kalmıyor. Kendim gibi kadınlarla tanışıp, sohbet etmeye başlar hale geldiğim günlerde insanların bazı durumlarda birileri için “ama o biseksüel” demelerini hiç anlayamazdım. Bu cümlenin beni neden rahatsız ettiğini de anlayamazdım. Bu konu uzun süre kafamı kurcaladı. “Ama o biseksüel” olunca ne oluyordu? Kadının erkeklerden hoşlanan yanı, kadınlardan hoşlanan yanını paylaşmasına engel miydi? Erkeklerden de hoşlanan “bizden” değil miydi? Ama kadınlardan da hoşlanıyordu. Bizi “biz” yapan kadınlardan hoşlanmamız değil miydi? Kadınlara ilgisini yorumlayamamışsa ve belki de hayatı boyunca yorumlayamayacaksa “bizden” değil miydi? Bizi “biz” yapan kadınlara olan ilgimizi yorumlayamadığımız zamanlar değil miydi?
“Lezbiyen”i tanımlarken, bir kadının, içini nasıl doldurursa doldursun kendine lezbiyen demesini mi bekleyeceğiz? O zaman “lezbiyenlik” üzerine politika yaparken bireysel zamanlar hakkında yanlışa düşeriz. Politika yapma biçimim, kadının lezbiyenliğini kabullenmesinin, benimsemesinin önündeki engelin heteroseksizm olduğunu da kapsıyorsa, şimdiki zamanda kendine lezbiyen demediği halde hayatı heteroseksizmden doğrudan etkilenen kadına “lezbiyen” diyorum. İnsanlar ötekiyi veya öteki zannettiği şeyi anlamaya çalışırken kafaları çok ilginç çalışıyor. Metalciler civcivleri ezen gaddar adamlardır, aleviler mum söndürme törenleri yaparlar, yahudiler zengin ve de hırsızdırlar, siyahlar aptaldır, sarışın kadınlar daha aptaldır, eşcinsel erkekler çocuk tacizcisidir, eşcinsel kadınlar kadın tacizcisidir... Ötekinin tuvalete gidebileceği, bir kafede senin çay içtiğin fincandan içmiş olabileceği, işyerinde oda arkadaşın olabileceği, bahar geldiğinde seninle aynı coşkuları hissedebileceği insanın aklına gelmez. Çünkü aklın kendin dışındaki gerçekleri anlayabilmesi için fazla çalışması gerekir. Ama etraftaki bozuk ideolojiler bu mekanizmanın çalışmasını engellerler. Bu nedenle, dünya tarihinde ötekiyle empati kurmayı başarmak, dünyanın yuvarlak olduğunun anlaşılmasından bu yana sen gündüzü yaşarken diğerlerinin uyuduğunu düşünmekle sınırlı genelde.
Kendini benimsemekte zorluk çeken lezbiyenin önündeki engellerden biri, etrafında kendisine benzediğini düşünebileceği örnekler görmemesi. Bir kadınla bir kadının nasıl sevgili olabileceğini tahayyül edememesi. Zaten aşk, seks birlikteliklerinde erkeklere avcı, kadınlara av olma görevi düştüğü için, lezbiyen av olması öğretilen bir dünyada nasıl lezbiyen olabileceğini bilemez, hele ki erkeklerin avcılıklarından bıkmışsa. Çünkü aşk nesnesi kadın olan bir hayalde heteroseksist toplumun izin verdiği, öğrettiği kadının avlanması gerektiğidir. Lezbiyen, kadına erkek bakışıyla, kendi bakmak istediği bakış arasında sıkışır, işin içinden çıkmak kolay değildir. Kendini henüz benimsememiş olduğu için hâlâ kendisine öteki olan lezbiyen onun için avcıdır, kendisiyle öteki olduğunu zannettiği lezbiyen arasında özdeşlik kuramadığından, lezbiyen olması gerektiği haline kendisini bir tutamadığından lezbiyenliğini kabullenemez. Zaten burdaki bakış, ötekinin kendi içinde “aynı” olduğunu zannetme hatasıdır ki, bu hata ötekine dair hep yapılır; dünyanın karanlık yüzünde sabahlayanların da olabileceği aklımıza sonradan gelir, ya da hiç gelmez.
Lezbiyen, kendinde heteroseksüel olmayan yanı keşfettiği zaman, içinde öğretilenlerden ve beklentilerden farklı hislerin olduğunu farkeder, ama “eşcinsellerin de yaşama hakkı olduğunu” düşünen biri de olsa, kendini o ötekinin içinde nasıl tanımlayacağını bilemez. Aşk, seks birlikteliklerinde erkeklere seven, kadınlara da sevilen olmak öğretilir. Lezbiyen, kendi fizyolojisi içinde bir kadını sevmenin yollarının nasıl olduğunu bilemedikçe, kadına ilgisini kendine açıklayamaz. Lezbiyen cinselliği yok gibidir. Kadına kendi bedeni günahtır. Kadın bedeni üzerinde dolaşmasına izin verilen, onu menisiyle kirleten erkek elidir. Birbirini seven iki kadın düşleyebilmek, bunu erkek dünyanın atıklarından bağımsız yapabilmek yaratıcılık, özgüven, özbenimseme ister. Lezbiyen, bu dünyada yalnızdır, yol göstereni yoktur. Lezbiyen kendini benimsediği ölçüde hayallerinde özgürleşir, hayallerinde özgürleştiği ölçüde kendini benimser. Özbenimseme onun için öteki biçiminde konumlanan “lezbiyen”lerin ötekilikten çıkmasını gerektirir.
Henüz kendini benimseyememiş lezbiyen, bir yandan lezbiyenlerle tanışmak isterken bir yandan da bundan ürker. Ne de olsa, aslında her an etrafında olduğunu bilmediği öteki ile karşılaşma anı lezbiyenin o ana kadarki hayatından kopuştur. Kafasındakileri benzerleriyle paylaşmak isterken, içten içe ötekine dair merak taşırken, bir yandan da “öteki ötekidir” işte. Öteki lezbiyendir, ama kendisi değil. Benzerleriyle tanışan lezbiyenler, genelde lezbiyenlerin öteki olduğunu zannetmekten vaz-geçerler. Benzerleriyle birlikte olmak, kimseyle pay-laşamadığı şeyleri başkalarından kendi hayatlarına dair dinlemek, hissettiği bir çok şeyi tek başına uydurmadığını görmek, lezbiyeni güçlü kılar. Tek başına yaşadıklarını her anlamda öznel zannettiği zamanlarda, lezbiyenin kendini dünyaya karşı sa-vunabileceğini hissetmesi güçtür. Lezbiyenin ken-dine önyargısının yıkılması için, önce kendini öteki yapması, öteki ile iletişime geçmesi gerekmektedir. Kendine öğretilen dünyadan ne kadar çok uzak-laşırsa kendi benimseyebileceği dünyayı kurması o kadar olasıdır. Biz birbirimizle tanışıp arkadaş ol-dukça birbirimize yaptığımız budur, beraberce is-tediğimiz dünyanın hayalini kurmak, beklentilerimizi belirlemek ve bunun için çaba sarfetmek.

17 Şubat 2014 Pazartesi

Lezbiyen ya da Biseksüel Olduğunu İtiraf Eden 16 Ünlü Kadın;

Amber Heard – Biseksüel

Amber Rose – Biseksüel

Angelina Jolie – Biseksüel

Anna Paquin – Biseksüel

Cynthia Nixon – Lezbiyen

Ellen Degeneres – Lezbiyen

Evan Rachel Wood – Biseksüel

Jodie Foster – Lezbiyen

Kristanna Loken – Biseksüel

Lady Gaga – Biseksüel


Lindsay Lohan – Biseksüel


Megan Fox – Biseksüel


Portia de Rossi – Lezbiyen


Drew Barrymore – Biseksüel

Nelly Furtado – Biseksüel


Pink Sober – Biseksüel


Lezbiyenler hakkında;

Lezbiyenlik İki kadının birbirine aşık olması ve cinsel yönden birbirini arzulamasıdır kısaca. Ama derinlemesine bakıldıgında heterosexuellikten farksızdır. Cunku lezbiyenler de aşık olabiliyor ama karşı cinse degil hemcinsine aşık olabiliyor. Onlar anormal, sapkın, hasta degiller. Psikolojide de açıklandıgı gibi ‘Lezbiyenlik bir hastalık degildir’ der. Onun dısında eski yuzyıllarda ‘Lut Kavmi’ bir eşcinsel kavimdi.
Ayrıca ‘Amazonlar’ eski yuzyıllarda bilinen tamamen lezbiyenlerden olusan ve erkek egemenligine karsı cıkan, kadın gucunu, savunan bir kavimdi. Yine eski zamanlarda ‘Romantik Kadınlar olarak bilinen ve sadece kadın kadına aşk yaşayan Lezbiyenler vardı. Ve ‘Sappho’ tarihteki ilk Lezbiyen aşık oldugu kadın yuzunden yuksek bir kule gibi biryerde hapsedilerek ölüme mahkum edildi. Ve Sappho lezbiyenlerin tanrısı, anasi gibidir.
Eski zamanlarda erkekler romantik kadınlara karşı cıkmıyorlar ustune ustluk ilişkilerinde iki kadının birbiriyle samimi olması erkeklerin hoslarına gidiyordu. Fakat birzaman sonra ‘Erkeksi Kadınlar’ cıktı. ve erkekler bu kadınların erkek egemenligini tehlike altına atacaklarını dusunduklerinden dolayi bu kadınları ortadan kaldırmaya calıstılar..
Kadınların Lezbiyen Olma Nedenleri
1. Erkeklerin cinsel yaşantıda çok sert ve hırçın olmaları nedeniyle kadınların yataktaki partnerlerinin daha hafif yani daha kibar biri olmasını istemesi.
2. Kadınların cinsel isteği daha fazla olması ve erkeğin işi bitince (genelde bu böyledir :))cinsel birleşmeden uzaklaşması nedeniyle birçok kadın kendini tatmin edememekte ve kendine uygun bir bayanla birlikte olmaktadır.
3. Erkeklere nazaran daha duygusal olan kadınlar bazen ilgi ve şevkattan uzak kalabilmektedir. Nitekim günümüz insanları böyle eşleriyle ilgisiz ve alakasız. Kendisini yalnız hisseden kadının sığınacak bir liman olarak hemcinsini seçmesi.
4. Genç kızlarda bekaret korkusu nedeniyle cinsel isteklerini tatmin edemedikleri ortaya çıkmış alternatif çözümler olarak lezbiyen olmayı tercih etmişlerdir.